YeniAnayasa

YeniAnayasa

29 Nisan 2015 Çarşamba

‘Dünya’nın tanıyamadığı bir komşusu var’

‘Dünya’nın tanıyamadığı bir komşusu var’ | euronews, uzay





‘Dünya’nın tanıyamadığı bir komşusu var’



Venüs gezegeni, Güneş‘in batıdan doğup, doğudan battığı, bir günün
bir yıldan uzun sürdüğü, Dünyamızın tuhaf bir komşusu. Dünya ile benzer
maddelerden oluşmasına rağmen bu gezegen kavurucu sıcaklıkta.




Peki bu gezegeni farklı kılan ne? 





Bu sorunun cevabını 1667 yılında kurulan, Venüs’ün Güneş‘in önünden
süzülüşünü seyretmeye imkan tanıyan bir çok cihazla birlikte Güneş
Sistemi’ni araştırmakta uygulanan neredeyse tüm yöntemlere ev sahipliği
yapan Paris Rasathanesi’nde aradık.




Son teknolojilerin kullanıldığı gözlem evi bugün gök bilimi dünyasında önemli bir yerde.



Rasathanede ikamet edip, vaktinin büyük bölümünü Venüs gezegeninin
gizemini çözmeye ayıran bilim adamı Thomas Widemann bize ilk olarak
1874-1882 arası Venüs’ün seyrini gözlemleyen ve bu rasathanede
tasarlanan Janseen’s Revolver adlı eşsiz cihazla tanıştırıyor.




“Dünya ve Venüs iki kardeş gezegen gibiler. Güneş Sistemi’nin aynı
bölümünde oluştular. Mars ile Dünya arasındaki benzerliklerden çok daha
fazla ortak özelliklere sahiplerdi. Ancak aynı gazlardan, aynı
elementlerden oluşan, Güneş etrafında dönen bu aynı kaya parçalarının
kaderleri birbirinden çok daha farklı.” diyor Widemann.




Venüs’ün hikayesi hemen hemen Dünya’nınki ile benzer başlamış. Şimdi
ise sadece sülfürik asit ve karbondioksitten oluşan boğucu bir
atmosferle kaplı ve kemik kadar kuru.






ESA’dan Venüs Express projesinde görevli bilim adamı Håkan Svedhem ekliyor:



“Venüs’ün atmosferi çok yoğun. Yüzde 97’sinin karbondioksit olmasından
dolayı sera etkisi büyük boyutlarda. Yüzeyinde sıcaklık 450 derece,
basınç ise 92 bar. Yani Dünya’ya göre 100 kat daha fazla. Diğer bir
deyişle pek yaşanılacak bir yer değil.” 






Hoş olmayan ama aynı zamanda sıra dışı; Venüs saat yönünde dönen tek gezegen. Ve gizemi sadece bununla da sınırlı değil.



Proje üzerinde çalışan bir diğer bilim adamı Michel Breitfellner bize Venüs hakkında daha detaylı bilgiler veriyor:



“Venüs, kendi eksenindeki dönüşünü tamamlamak için Güneş etrafındaki
dönüşünden daha fazla vakit harcayan, Güneş Sistemi’ndeki tek gezegen.
Venüs’ün bir günü 243 Dünya gününe eş değerken, Güneş etrafındaki
dönüşünü 224 günde tamamlıyor.”




Bu tuhaf gezegeni incelemek için ESA, 2005
yılında Venus Express’i görevlendirdi. Alçak seviyelerdeki yoğun bulut
kütlesi sekiz yıl tarandıktan sonra Venüs Express ‘aerobraking’ hava
frenlemesi tekniğiyle atmosferin üst katmanına yollandı. 






ESA’nın Madrid’teki merkezinden Don
Merritt uzay mekiğinin ön yüzünün atmosferle ilk temasa geçen kısım
olduğunu söylüyor. Bunun nedeni, fırlatıldığı esnada ana gövdeye bağlı
olan bu aracın atmosferdeki direnç ve sıcaklığa dayanıklı olan tek kısım
olması. Sürtünmeyi en yüksek seviyeye çıkararak frenin gücünü artırmak
için de Güneş panellerinin en etkin hale getirildiğini belirtiyor
Merritt.






‘Aerobraking’, hava frenlemesi manevrası Venüs atmosferinin üst
katmanını daha yakından incelenmesine olanak tanımış ve bu bilim
insanları için bir sürpriz olmuş.




Merritt bilgileri paylaşmaya devam ediyor:

“Sanki atmosferde bir dalgalanma varmış gibi, basınçtaki değişiklikler
bize tuhaf geldi. Bu nedenle dalgalı yapılarla karşılaşmayı
beklemiyorduk. Bu verileri incelemek bilim insanlarını uzun bir müddet
meşgul edecek.” 






Venüs Express’in topladığı bilgiler bir başka bilinmeyeni de ortaya
çıkarmış. Bilim insanları, Venüs’teki rüzgarların zaman içerisinde
giderek hızlandığını fark etmiş.






Håkan Svedhem, sekiz yıl önce Venüs’e ulaşıldığında rüzgarların
hızının saatte 300 km olduğunu, o yıllardan bu yana hızın giderek
arttığını ve şimdi hızı saatte 400 km’ye ulaşan rüzgarlara şahit
olunduğunu söylüyor. Hızdaki bu artışın nedeni açıklanamıyor.






Gezegenin yüzeyi bile başlı başına bir muamma.



Nadir sayıdaki görüntülerden, Rus yapımı Venera 13’ün çektiği bir
fotoğrafta volkanik kayaların bulunduğu gezegende volkan olduğuna dair
hiç bir ize rastlanılmıyor.




Widemann’ın bu konuda bir teorisi var: “Venüs’ün yüzeyi Güneş
Sistemi’ne göre nispeten daha genç. Volkanik ve tektonik faaliyetler
olmamasına rağmen yüzeyin bu kadar genç olması çözemediğimiz bir
çelişki. Bu yüzden, gezegenin yüzeyinin yenilenmesine, Venüs kabuğunun
bir nevi yeniden doğmasına sebep olan, nadir, şiddetli ve güçlü bir doğa
olayının yaşanmış olması ihtimaller arasında.”




Peki Venüs’ü cehennem vari bir yere çeviren ne olmuş olabilir? 

Bu soruyu cevaplayan teoriler var, fakat kanıtlar yok.





Breitfellner’ın de benzer bir teorisi var. Bilim adamı anlatıyor: 



“Gezegenin tarihinin başlangıcında büyük bir felaket yaşanmış olmalı.
Dönüşünü durduracak ve dönüm noktası olacak, büyük bir kitleyle
çarpışmış olabilir.”




Geçmişe ışık tutacak ipuçları belki de Venüs Express’in topladığı
engin bilgilerde gizli. Bu veriler akıllara takılan bilmeceleri çözsün
çözmesin, Venüs her zamanki gibi büyülemeye ve şaşırtmaya devam edecek.






Özellikle Thomas Widemann’ı:



“Venüs gökyüzündeki en parlak gezegen. Ay ve Güneş‘ten sonra en parlağı.
Kültür mirasımızın da bir parçası. Parlaklığı, kültürel bağlantısı,
işte bu özellikleri nedeniyle beni en çok çeken gezegen. Belki
anlattığımız bilimsel nedenler bu cazibede daha etkili olmuş olabilir.”