HDP bu çizgide giderse "Kürtlerin partisi" de olamaz.
Kürt seçmenlerin bir bölümünü siyasette temsil eden HDP'nin çözüm üretmesi gereken öncelikli sorunu
"Bütün Türkiye'nin Partisi"
olmak veya
"Barajı geçmek"
değildir.
Çünkü
"Bütün Türkiye'nin partisi"
olmak hedefiyle yola çıkıp,
"anti-Tayyipizm"e takılmış bir avuç
"Beyaz Türk'ün partisi"
ya da
"Gülen Örgütü'nün sözcüsü"
olmak gibi bir durumla karşı karşıyalar.
Bu acınacak durumun nedenleri arasında "Oy toplamak" da
bulunabilir... Ama asıl neden başta Selahattin Demirtaş olmak üzere
HDP'yi yöneten çekirdek kadronun Abdullah Öcalan'ın yaşadıklarından hiç
ders almamış olmaları ve Öcalan'ın siyasi bilincinden kırıntı ölçüsünde
bile yararlanmak gereğini duymamalarıdır.
Selvi'nin gözlemleri
Abdülkadir Selvi'nin dün Yeni Şafak'taki köşesinde yazdıklarını, HDP'yi
yöneten çekirdek kadro bilinçle değerlendirip özümleseler, karşı karşıya
bulundukları çıkmazdan belki kurtulmayı denerler.
Selvi bu partinin eş başkanlarının açıkladığı seçim bildirisi
etkinliğine ilişkin gözlemlerini aktarırken mesela şunları yazmıştı:
"-...Vaatleri birbiri ardına sıralayınca, necip Türk basını soruyu yapıştırdı. "Kaynağı nereden bulacaksınız?" O an Selahattin Demirtaş'ın yüzüne baktım. Pası almıştı. "Kaynak, sarayın kapatılması" dedi. Böylece popülizmin dibine vurmuş oldu. Bence daha kestirmeden gidip, "Kaynak, Kandil'i kapatmak" dese hem memlekete büyük bir hizmet edecek, hem de yapabileceklerini vaat etmiş olacaktı.
Demirtaş'ın takıntısı "
-...Figen Yüksekdağ'ın, seçim bildirgesini sunuş şekline takıldım. "Bu sunacağımız bildirge sultanın kâbusu" dedi. Hangi sultan diye saflığa yatacak değilim. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kast ettiği belliydi.
"-...Selahattin Demirtaş da her fırsatta sözü Erdoğan'ı Başkan seçtirmeyeceği konusuna getirdi. HDP Grubundaki üç dakikalık, "Başkan seçtirmeyeceğiz" konuşmasıyla Erdoğanfobik beyaz Türkler tarafından alkışlandı ya, bulduğu her fırsatta Erdoğan'ı hedef seçiyor.
Bu gözlemlerinin ertesinde Abdülkadir Selvi'nin, Demirtaş'ı ve onun
yoldaşlarını uyandırması gereken ve benim de düşüncelerimi yansıtan
hatırlatmalarını da aktararak, bu konuyu noktalıyorum:
Erdoğan size ne yaptı? "
Ama anlamadığım bir nokta var.
Erdoğan, bu Kürtlere ne yaptı?
Seyit Rıza'yı mı astı?
Şeyh Said'i mi idam etti?
Çağlayangil'in deyimiyle Dersim'de Kürtleri mağaralara doldurup fare gibi gazla mı zehirledi?
Sahi bu Erdoğan size ne yaptı?
Kürtlere en büyük hizmeti Erdoğan yaptı.
O nedenle Kürtler onu o da Kürtleri çok sevdi.
Erdoğan'ın demokrasi mücadelesinde Kürtler her zaman yanında oldu.
Kürt sorununun çözümü için gerekirse baldıran zehri içmekten söz etti.
Dersim'den dolayı özür diledi.
Kürt sorununda inkâr, ret, asimilasyon politikalarına son verdi. Çözüm sürecinin mimarı oldu.
Onun sayesinde Kürdün göğsünü gere gere "Ben Kürdüm"
dediği bir Türkiye'ye gelindi.
Bugün HDP, Türkiyelileşmeden söz ediyorsa, Erdoğan'ın açtığı yoldan buraya geldiler."
MEHMET BARLAS
23 04 2015
Erdoğan Kürtlere ne yaptı?
HDP Eş Başkanlarını izledim gözlerim kapalı diye romantik bir cümle kurmak isterdim.Ama tam tersine, Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ'ı gözlerimi dört açarak izledim.
AK Parti ve CHP'nin aksine HDP, seçim beyannamesini İstanbul'da açıklamayı tercih etti.
Eğer seçimlerden önce açıklamayı tercih ederse, MHP'nin seçim beyannamesini de dört gözle bekliyoruz.
Kıyafetlerinden sunumlarına, kravatlarından fularlarının rengine kadar HDP Eş başkanlarının özenli bir hazırlık yaptıkları belli oluyordu.
Ancak ben en çok biri susup diğerinin konuştuğu zaman zaman da araya espriler sıkıştırdıkları sunum tarzlarına bayıldım.
Bir Stand-Up yetenekleri olduğu kesin.
Neydi o atışmalar öyle!
Baştan söyleyeyim, bildirge yeni, ama dil eskiydi.
Eski demekteki kastım acılar, işkenceler üzerine kurulu geleneksel,
“Ağıt dili”ni kast etmiyorum.
Daha pozitif, daha Türkiyeli bir dil vardı ama marjinal sol örgütlerin jargonu hakimdi.
Bir ara HDP mi yoksa ÖDP'mi diye düşünmedim değil.
Kürtlerin yüzlerini Ankara'ya dönmelerini, HDP'nin Türkiye Partisi olmaya soyunmasını ve Türkiye'yi bölmeyi değil, yönetmeyi hedef almalarını hep önemsedim.
Hatta, ”Bizler Meclise” dediklerinde ben de “Tabi ki sizler Meclise” diye bu dileğe katıldım. DEP'liler Meclis'ten atıldığında büyük acılar yaşamış biri olarak,”
“Bu Meclis sizin” dedim.
Mutlu oldum. Ama Aslı Aydıntaşbaş kadar heyecanlanmadım.
CHP'nin seçim beyannamesi karşısında da mutlu olmuştu Aslı Aydıntaşbaş ama HDP söz konusu olunca bayağı coşmuş.
Ayaklarım CHP'de, gönlüm HDP durumu.
Yayına çıkan gazetecileri izledim, tam anlamıyla arzular şelale…
Bu perspektiften bakınca HDP seçmenlerin karşısına,
”Türkiye vaatleri”
ile çıktı.
Hatta bir adım daha ileri gidecek olursak, bir vaat yağmuru ile karşı karşıya kaldı.
Öyle ki, CHP ne verirse ben 5 fazlasını mantığı hakimdi.
CHP, asgari ücreti 1500 lira mı yapacak ağanın elini kim tutar misali HDP, 1800'e çıkardı.
HDP, vaatleri birbiri ardına sıralayınca, necip Türk basını soruyu yapıştırdı.
”Kaynağı nereden bulacaksınız?”
O an Selahattin Demirtaş'ın yüzüne baktım.
Pası almıştı.
”Kaynak, sarayın kapatılması”
dedi.
Böylece popülizmin dibine vurmuş oldu. Bence daha kestirmeden gidip, ”Kaynak, Kandil'i kapatmak” dese hem memlekete büyük bir hizmet edecek, hem de yapabileceklerini vaat etmiş olacaktı.
Kürtlerin temsilcisi olan bir partinin seçim beyannamesinde Kürt sorununun çözümüne ilişkin ne dediklerini araştırdım.
Biraz dikkat etmesem, Kürtlerin partisi, Kürt sorununu unutmuş diyecektim.
Öyle değildi.
En azından baskıya giderken o bölümü düşürmemişlerdi! Ama emeklilere yapacakları zammın bile gerisine atmışlardı.
Duyduk duymadık demeyin.
Kürt sorunu açısından Türkiye normalleşiyor arkadaşlar.
HDP bile Kürt sorunun çözümünü nükleer enerji yatırımlarının durdurulmasından sonraya bırakıyorsa, bundan daha büyük bir normalleşme olmaz.
HDP'nin seçim bildirgesinde önemsediğim noktalardan biri,
”Türkiye'nin yeni kurucu gücü” yaklaşımıydı.
Bence doğru ama eksik olan bir yaklaşım.
Kürtler sadece yeni kurucu gücü değil, kadim kurucu güçlerden biridir.
Ama bunu sadece seçim bildirgesinde hatırlamak yetmez.
Seçim barajını aşamadıkları taktirde de biz ülkenin kurucu gücü olarak hareket etmelerine ihtiyaç var.
Eğer barajı aşamadıkları taktirde de asli unsur refleksiyle hareket edebilirlerse ilk yapılacak seçimde barajları patlatır gelirler.
Figen Yüksekdağ'ın, seçim bildirgesini sunuş şekline takıldım.
“Bu sunacağımız bildirge sultanın kabusu” dedi.
Hangi sultan diye saflığa yatacak değilim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı kast ettiği belliydi.
Ama şunu da unutmaması gerekiyordu.
Erdoğan o koltuğa, sultan babasının vefatı üzerine oturmadı.
Bir gemi kaptanın oğlu olarak halkımızın yüzde 52 oranında verdiği destekle oturdu.
Erdoğan'ı oraya padişah babası değil, bu millet oturttu.
Anasının ak sütü gibi helal oylarla seçildi.
Kürtlerin çoğunluğu Selahattin Demirtaş'a değil, Erdoğan'a oy verdi.
Selahattin Demirtaş'ta her fırsatta sözü Erdoğan'ı Başkan seçtirmeyeceği konusuna getirdi.
HDP Grubundaki üç dakikalık,
”Başkan seçtirmeyeceğiz”
konuşmasıyla Erdoğanfobik beyaz Türkler tarafından alkışlandı ya, bulduğu her fırsatta Erdoğan'ı hedef seçıyor.
CHP'nin seçim sloganı ile söyleyecek olursak,
”Erdoğan düşmanları seni alkışlıyor, Selahattin başkan”
HDP'nin, seçim kampanyasını Erdoğan karşıtlığı üzerine kurmasını anlayabilirim.
Erdoğan o kadar güçlü bir lider ki, hem muhalefeti besler hem iktidarı.
Ama anlamadığım bir nokta var.
Erdoğan, bu Kürtlere ne yaptı?
Seyit Rıza'yı mı astı?
Şeyh Said'i mi idam etti?
Çağlayangi'lin deyimiyle Dersim'de Kürtleri mağaralara doldurup fare gibi gazla mı zehirledi?
Sahi bu Erdoğan size ne yaptı?
Kürtlere en büyük hizmeti Erdoğan yaptı.
O nedenle Kürtler onu o da Kürtleri çok sevdi.
Erdoğan'ın demokrasi mücadelesinde Kürtler her zaman yanında oldu.
Kürt sorunun çözümü için gerekirse baldıran zehri içmekten söz etti.
Dersim'den dolayı özür diledi.
Kürt sorununda inkar, ret, asimilasyon politikalarına son verdi.
Çözüm sürecinin mimarı oldu.
Onun sayesinde Kürdün göğsünü gere gere, “Ben Kürdüm” dediği bir Türkiye'ye gelindi.
Bugün HDP, Türkiyelileşmeden söz ediyorsa, Erdoğan'ın açtığı yoldan buraya geldiler.
Erdoğan'ı eleştirebilirsiniz.
Hatta başkan seçtirmemek için mücadele edersiniz.
Ama bu Erdoğan düşmanlığı ne?
Seyit Rıza'yı asıp mezarını bile yok edenlerle kol kola girerken, Erdoğan düşmanlığı nereden geliyor?