YeniAnayasa

YeniAnayasa

9 Nisan 2015 Perşembe

Rosetta ve Philae uzay mekikleri kuyruklu yıldızla ilgili çok ilginç bilgiler topladı 2015

Rosetta ve Philae uzay mekikleri kuyruklu yıldızla ilgili çok ilginç bilgiler topladı | euronews, uzay





 2015



67P Churmuyov Gerasimenko belki de güneş sisteminin en tanınmış kuyruklu yıldızı… Rosetta
bu kuyruklu yıldızın etrafında dönmeye devam ediyor ve Philae aracı da
göktaşının üzerinde duruyor. Peki bu iki aracın şimdiye kadar bilimle
ilgili yaptığı çalışmalar ne oldu?




Avrupa’da gecikmeli de olsa Galileo ve diğer iki uydu
sistemleri uzaya gönderilmişti. Ancak diğer iki uydu, geçen sene yanlış
yörüngeye yerleşti ancak yapılan müdahaleyle şimdi doğru yörüngeye
geçtiler.




Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki bu uzay gemisi destek aracı Lockheed Martin dizaynına sahip. Bu araç Avrupa’daki ATV uzay gemilerinin robot sistemlerini kullanıyor.



Danimarka ve Avustralyalı araştırmacılar, Güneş sistemi
dışında evrende milyarlarca gezegen olduğunu, ve bu yerlerde de yaşam
olabileceğini duyurdu.




Şimdi asıl konumuz Rosetta görevine geri dönüyoruz.



67P’nin ilginç şekli ve Philae aracının iniş sırasında sekmesiyle bu kuyruklu yıldız görevi sürprizlerle doluydu.

Ancak bizi daha farklı sürprizler de bekliyor. Uyku modundaki Philae aracı yeniden aktif hale gelebilir.




Stephan Ulamec, Philae Uzay Aracı Sorumlusu:
‘‘Şu anda kuyruklu yıldızın iki büyük lobuyla birlikte maketini
görüyorsunuz. İşte Philae aracı bu küçük lobun üzerine indi. Öncelikle
hedeflediğimiz noktaya kondu ve sonra çok büyük bir sıçrama yaparak
küçük lobun üzerinde olan bir krateri geçerek hafif zıplamalarla
kenarına iniş yaptı.’‘




Matt Taylor, Rosetta Projesi, Bilim Adamı:
‘‘Şimdi uzay aracını dinleme sürecine başladık. Daha önceden bir kere
dinlemiştik ve bu işlemi her ay yapacağız. Çünkü aracın geri gelip
gelmeyeceğini bilmek ve içinde bulunduğu şartları tam olarak bize
aktarmasını istiyoruz. Ayrıca bu gözlemler sayesinde aracın bulunduğu
yüzeyi tam olarak görebilme şansı yakalayacağız.’‘




Avrupa’da Rosetta ile ilgili çalışmalar tüm hızıyla sürüyor.

Burada, İsviçre’nin Bern şehrindeki bilim insanları şimdiye kadarki en ilginç keşfi yaptılar.

Birçoğu Rosetta’nın incelediği kuyruklu yıldızdaki su örneğinin Dünya’daki ile aynı olacağını tahmin ediyordu.

Ancak yanıldılar.




Kathrin Altwegg, Bern Üniversitesi, Fizik Profesörü:
‘‘Bu görev esnasında elde ettiğimiz su örneğinin, şu anda laboratuvarda
incelediğimiz Dünya’daki suyun yapısından çok daha farklı olduğunu
tesbit ettik.

Bu da, kuyruklu yıldızın üzerindeki suyun Dünya’daki sudan farklı olduğunun apaçık bir kanıtı.’‘




Daha önce yapılan farklı bir kuyruklu yıldıza ait su örneğinin, Dünya’daki ile aynı olduğu saptanmıştı.

Ancak Rosetta’nın Rosina adlı aygıtının farklı bulguları bilim dünyasında büyük bir keşfe imza attı.




Claudia Alexander, Bilim Kadını, NASA:
‘‘Bu çok sürpriz oldu. Önümüze yazı tahtasını koyup şu konu üzerinde
tekrar düşünmeye başladık. Güneş Sistemi’nin derinliklerinden gelen
suyla aynı değilse, o zaman Dünya’daki tüm sular nereden geldi?’‘




Elbette başka sürprizler de yaşandı. Kuyruklu yıldızın
yüzeyinde çatlaklar, büyük kaya parçaları, tepeler ve kraterler
bulunuyor.

Ancak kaydedilen bir şey var ki bunu insanoğlu daha önce hiç görmedi.




Holger Sierks, Max Planck Enstitüsü, Bilim Adamı:
‘‘Gerçekten de kuyruklu yıldızın üzerinde olmayı çok isterdim. 700-800
metre uzunluğundaki o engebeli uçurumun tepesini gördüm. Pürüzsüz bir
yüzey olan Hapi adlı bölge ve Seth kayalıkları da muhteşemdi…’‘




Stephan Ulamec, Philae Uzay Aracı Sorumlusu:
‘‘Eğer parmaklarımla dokunabilseydim elbette çok soğuk olurdu. Bunun
yanında sert bir madde olması da gerçekten de şaşırtıcı. Bir kaya
parçasını andırıyor. Aslında kaya değil. Sadece üzeri buzlu toz
kütleleri… İçerisinde organik bileşenler bulunuyor. Yüzeyi gözenekli ve
sert.’




Nicolas Thomas, Bern Üniversitesi, Fizik Deneyi Profesörü:
‘‘Kuyruklu yıldızın çok büyük bir ölçüde ısı basıncına maruz kaldığını
düşünün. Gündüz yaklaşık 50 derece kadar ısınıyor ve gece olduğu zaman
inanılmaz bir noktaya, eksi 200 dereceye, belki de daha aşağıya kadar
düşüyor. Bu sebeple de yüzeyde kırılmalar oluyor. Biz buna maddenin
termal yorgunluğu adını veriyoruz.’‘




Uzay gemisi fotoğraf çektiği zaman, Rosetta bilim takımı
çok heyacan verici anlar yaşadı. Bu sene boyunca mekiğin etrafında her
gün gaz ve toz bulutu bulunuyordu.




Ve elbette Philae uzay mekiğinin tekrar hayat belirtisi
göstermesini de dört gözle bekliyorlar. Çünkü hala daha fazla bilimsel
veri gönderebilir.




Stephan Ulamec, Philae Uzay Aracı Sorumlusu:
‘‘Bir sonraki adım Güneş‘e daha fazla yaklaşınca uzay mekiğinin kendini
şarj ederek harekete geçmesini beklemek. Bu sayede daha fazla bilimsel
çalışma yapabilir, belki de yeniden kazı aşamasına geçebiliriz.’‘




Geçen Kasım ayında yapılan kazı yüzeye ulaşmamıştı, ancak bu durum her an değişebilir.



Jean-Pierre Bibring, Bilim Adamı, Philae Aracı:
‘‘Elde ettiğimiz görüntüler bize şunu gösteriyor. Eğer Philae aracını
biraz hareket ettirip yeniden kazmasını sağlayabilirsek, hayal bile
edemeyeceğimiz güzellikte fotoğraflar yakalayabiliriz. Çünkü
çıkardığımız metaryellerde organik molekülle dolu doğal buz kütleleri
bulunuyor.’‘




Kathrin Altwegg, Bern Üniversitesi, Fizik Profesörü:
‘‘Rosetta üzerinde bulunan sistemlerden her gün veri alıyoruz. Bu
bilgileri de daha sonra araştırıyoruz. Bu iş hiç durmadan yedi gün 24
saat sürüyor.’‘




Matt Taylor, Rosetta Projesi, Bilim Adamı:
“Şu anda bilim araştırmalarının tam ortasında bulunuyoruz. Ya bu işi
yapacağız ya da öleceğiz. Şu anda bazı gözlemler yapmak için bir
operasyon başlatmaya karar verdik. Çünkü değişim devam ettiği için bir
daha bu şansı elde edemeyebiliriz. Buraya sadece bir kez
gelebiliyoruz.’‘




Rosetta ve Philae, kuyruklu yıldız macerasına 2004 yılında başlamıştı.

Yaklaşık 10 yıldır yapılan tüm çalışmalar Güneş Sistemi’nin nasıl oluştuğuna dair farklı bulgular yakalamak içindi…




Sırada Astronot Akademi bulunuyor. Köln’den Uluslararası
Uzay İstasyonu’na gidiyor ve bir astronotun gerçek iş ortamını, Samantha
Cristoforetti’nin çalışmalarına konuk oluyoruz.




Samantha Cristoforetti, Astronot, Uluslararası Uzay İstasyonu: “Uzay bize bu farklı ortamı sunuyor. Yerçekimsiz hayat…’‘



“Dragon kapsülüne girdiğimiz anda hemen deney örneklerini
gözden geçiriyoruz. Avrupa Uzay Ajansı’nın bu deneyine ‘T-Cell’ deniyor.
Bağışıklık kazanmış hücreleri düşük yerçekimine bırakıyoruz.’‘




“Bu hücrelerin hızlı bir şekilde kapsülden çıkarılması
gerekiyor çünkü soğuk ortamda saklanmaları şart. Diğer türlü
çözülüyorlar. Çok kısa bir zamanda işlemi başarıyla yapmalısınız.’‘




“Normalde yaptığınız şeyleri uzay ortamında test
ediyorsunuz. Bu çok heyecan verici çünkü bu durum birçok soruyu da
beraberinde getiriyor ve yeni şeyler keşfetmemizi sağlıyor.’‘




Gelecek ay uyduların okyanuslar hakkında bilinmeyenleri nasıl açığa çıkardığını konu alacağız.