YeniAnayasa

YeniAnayasa

26 Nisan 2015 Pazar

Still Life Tabiate bijan 1974 Gümüş Ayı ödüllü Berlin International Film Festival YönetmenSenaryo Sohrab Shahid Saless

Still Life Tabiate bijan 1974
Berlin International Film Festival
YönetmenSenaryo  Sohrab Shahid Saless
Görüntü Yönetmeni Houshang Baharlou

http://www.imdb.com/title/tt0072248/

Still Life’ adıyla da bilinir. 
Berlin’den Gümüş Ayı ile donen film, devrim oncesi Iran Sineması’nin en unlu parcalarından biridir.

Film, adı gibi durgun hayatları çerçeveler. 

70 yaslarındaki Muhammed Sardari, Iran’ın taşrasında -kilim dokuyan eşiyle birlikte- tek goz bir gecekonduda yasamaktadir.

 Burası, çevreden yalıtılmış bir yerdir.


 Arada bir sehirden gelen ve ekmek, çay vb. erzak getiren vasıta ile oykuye kısa sureli dahil olan asker ogul haricinde, dış dunya ile teması da yoktur Sardari’nin.

Devlet demiryollarinda çalısan yaşlı adam, film suresince hemzemin geçitteki duzenegi kaldırıp indirir.


 Ardından evine gider, eşiyle birlikte yer sofrasinda yemegini yer, kıtlama çayını içer (ama bardakla degil, bardagın altlıgıyla), ustune agızlıklı sigarasını tutturur.
 Tum hikaye, neredeyse bu “donguden” ibarettir.

Hikayeyi aratmayacak duraganlıktaki kamera kullanımıyla, ardı sıra gelen uzun planlarıyla herkese hitap etmedıgı kesin.

 Sardari’nin ve esinin bir ustte sıraladıgım her bir “eylemi”, belgesel dogalliginda ve uzunca planlarla verilir.

 Bu film, minimal sinema sevenlerin filmi.

Yine filmde son derece az diyalog kullanılmıştır.

Tasranın “yeknesaklıgını” ustaca kullanan yapım, bir taşra/kent ikiligine de goz kırpar. Taşrayı naifligin, ilkel bir saflıgın ve “bozulmamışlıgın”

 kalesi gorur.

 Ozellikle son sahneler onemli, Sardari’nin sehre indigi kisimlar…

 Buradaki bir burokrat, çayı hiç de altlıgından içmemektedir.

Tabiate bijan’in en dikkat çekici yanıysa, “kurmaca” ile “gercek” arasindaki cizgide, gercege daha yakin duran tavrı.


 Oyle ki sanki film izlemiyoruz da, birilerinin hayatına -onlardan habersiz- dahil oluyoruz.

 Buna yol acan sebeplerden biri guclu oyunculuklarsa, digeri de muzigin hiç kullanılmayısı şuphesiz.

 Filmde sessizligi bozan sadece vasıta sesleridir.

Yabancılasma, sadece taşranın ritminde veya Sardari’nin dış dunyayla iliskilerinde gozlemlenmiyor.


 Bizi de unutmamış yonetmen.
 Biçimsel tavır, seyirciyi 
“yabancılaştırmak” uzerine kurulu.
 Mesafe koyan bir film.
iyi seyirler diler.